BORCLAR HUKUKU PRATiKLERi
Borçlar Hukuku Genel Hükümler Dersi Pratik Çalışma No.1 Yanıt Anahtarı
Olay I
Aybüke büyükannesinden kalan antika gerdanlığın satımı konusunda, 10.10.2010 tarihinde 50.000 TL. karşılığında Bahtiyar ile anlaşır. 15.10.2010’da Bahtiyar gerdanlığı alacak ve parayı da ödeyecektir. Ayrıca, Aybüke teslim gününe kadar gerdanlıktaki zirkon taşların oksitlenmemesi için gerdanlığı uygun bir ambalaj içinde saklayacağını da taahhüt etmiştir. Fakat 14.10.2012 gecesi rüyasında süt annesini gören ve onu ne kadar özlediğini fark eden Aybüke gerdanlığı 15.10.2010 tarihinde süt annesi Halime’ye hediye eder. Halime hemen gerdanlığı takar.
Bahtiyar olan biteni öğrenince, Halime’ye giderek, gerdanlığı önce kendisinin satın aldığını ve kendisine teslim edilmesi gerektiğini anlatır. Halime de, Bahtiyar’a bu konunun kendisi ile ilgili olmadığını, bir derdi varsa bunu Aybüke ile halletmesi gerektiğini söyler.
a. Olaydaki borç ilişkilerini ve borç ilişkilerinden doğan borçları/hakları tespit ediniz. Borcun konusunun niteliği ve tarafların edimlerinin türünü belirleyiniz.
Borç ilişkisi tarafların söz vermeleri ile kurulan hukuki ilişkinin (hukuki bağın) bütününü ifade eder. Borç ilişkisi içinde bir veya birden çok borç yer alır. Borç, bir kimsenin (borçlu) bir başkasına (alacaklı) karşı bir edimi yerine getirme (verme, yapma,yapmama) yükümlülüğü altına girmesidir. Olayımızda iki farklı borç ilişkisi vardır. Birincisi Aybüke ile Bahtiyar arasında satım sözleşmesi olarak şekillenen borç ilişkisi; ikincisi ise Aybüke ile Halime arasındaki bağışlama ilişkisidir.
Aybüke ile Bahtiyar arasında satım sözleşmesi yapılmıştır. Satım sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Taraflar arasında bu aşamada sadece borçlandırıcı işlem yapılmış henüz tasarruf işlemi yapılmamıştır. Bu sözleşmenin kurulmasından sonra (borçlandırıcı işlem aşamasında) Aybüke’nin malvarlığının aktifinde antika gerdanlık ve 50.000 TL alacak hakkı; pasifinde ise antika gerdanlığı teslim etme borcu bulunmaktadır. Bahtiyarın aktifinde 50.000 TL ve antika gerdanlığın teslimini isteme hakkı (alacak hakkı); pasifinde de 50.000 TL ödeme borcu vardır. Bu borçlar tarafların satım sözleşmesinden doğan asli borçlarıdır. Bu borçların yanında bir de Aybüke’nin gerdanlığın kararmaması için uygun koşullarda saklanmasına ilişkin bir yan borcu da vardır. Bu noktada belirtmek gerekir ki Aybüke’nin borcu da (gerdanlığın teslimi borcu) Bahtiyar’ın borcu da (para borcu) verme borcudur (verme edimi içerir). Bunun yanı sıra Aybüke’nin yan borcu olan koruma ve ambalajlama ise bir yapma borcudur. Tarafların birbirlerine olan borçları olumlu edimler (verme edimleri) içermektedir.Tarafların aktiflerinde alacak hakları bulunduğunu belirtmiştik. Alacak hakları, ileri sürülebilecekleri çevre açısından nisbi haklardır; başka deyişle sadece sözleşmenin karşı tarafından istenebilecek, karşı sözleşene ileri sürülebilecek haklardır. Aybüke ile Bahtiyar arasındaki borcun konusu niteliği itibariyle bir parça borcudur. Sözleşmenin konusu özel niteliklerine göre yeter derecede belirlenmişse parça borcu söz konusudur. Bir ressamın tablosu, belli bir kişinin kolundaki saat, 41 KOU 41 plakalı 2011 model Nissan Micra araba ve olayımızdaki gibi bir kimseye ait antika gerdanlık parça borcuna konu teşkil eder.
Aybüke ile Halime arasında ise bir bağışlama (elden bağışlama) sözleşmesi vardır. Bağışlama sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Olayda elden bağışlama söz konusudur (elden bağışlamada borçlandırıcı işlem ile tasarruf işlemi aynı anda gerçekleşir). Yani taraflar arasında bir borçlandırıcı işlem gerçekleşmiş hemen ardından gerdanlığın teslimi de gerçekleşmiş yani tasarruf işlemi de yapılmıştır. (Tasarruf işlemi malvarlığına doğrudan doğruya etki eden ve bir hakkı ortadan kaldıran, değiştiren işlemlerdir. tasarruf işleminin taşınırlarda teslimle, taşınmazlarda tescille, alacaklarda ise temlikle gerçekleştiğini biliyoruz). Tasarruf işlemi sonrası gerdanlık Aybüke’nin aktifinden Halimenin aktifine geçer. Halime ise herhangi bir bedel ödeme borcu altında olmadığından pasifinde bir borç yer almamaktadır.Halime artık gerdanlık üzerinde ayni hakka ( mülkiyet hakkına) sahiptir. Bu borç ilişkisinde de Aybüke’nin verme borcu var, olumlu bir edim ve yine sözleşmenin konusu bir parça borcudur.
b. Halime ve Aybüke arasındaki işlemi, tarafların malvarlıklarına etkisi açısından inceleyiniz.
Halime ile Aybüke arasındaki elden bağışlama sözleşmesi sonucu tasarruf işlemi yapılarak gerdanlığın mülkiyeti Halime’ye geçmiştir. Aybüke açısından söz konusu işlem tasarruf işlemi iken Halime açısından aynı zamanda bir kazandırıcı işlemdir, zira Halime’nin malvarlığının aktifinde artış meydana gelmiştir. (Ayrıntılı açıklama üst seçenekte yapılmıştır.)
c. Bahtiyar ve Halime’nin konuşmalarını, her ikisinin sahip olduğu hakları ve niteliklerini de açıklayarak değerlendiriniz. Bahtiyar’ın, Halime’den gerdanlığın iadesini isteyip isteyemeyeceğini Borçlar Hukuku Genel İlkeleri çerçevesinde açıklayınız.
Aybüke ile Bahtiyar arasında borçlandırıcı işlem yapılmış fakat tasarruf işlemi gerçekleşmemişti. Bu aşamada malın maliki hala Aybüke’dir ve Aybüke mülkiyet hakkının sağladığı tüm yetkilerin tek sahibidir. Bahtiyar ise nisbi bir hak olan alacak hakkına sahiptir ve alacak hakkı ancak sözleşmenin karşı tarafına ileri sürülebilir.
Aybüke’nin elden bağışlaması ile mülkiyet hakkı Halimeye geçmiştir. Aybüke’nin aynı malı birden çok kişiye satmak konusunda borçlandırıcı işlem yapma imkanı vardır, çünkü borçlandırıcı işlem ile mal aktiften çıkmaz ve borçlandırıcı işlem yapan malikin tasarruf yetkisi kısıtlanmaz. Aybüke ile Bahtiyar arasındaki borçlandırıcı işlem Halime’ye yapılan tasarruf işleminden tarih olarak öncedir. Fakat yine de Bahtiyar alacak hakkına dayanarak Halime’ye başvuramaz.
Borçlar Hukukunun genel ilkelerinden nisbilik ilkesi gereği alacak hakkı ancak sözleşmenin taraflarını bağlar.Halime söylediklerinde haklıdır. Bahtiyar sadece borca aykırılık dolayısıyla Aybüke’ye başvurup uğradığı zararın tazminini isteyebilir.
d. Halime’nin Bahtiyar’ın ailesi ile kavgalı olması ve sırf Bahtiyar’ın gerdanlığa sahip olmasını engellemek, onu maddî zarara uğratmak amacıyla gerdanlığı satın almış olması varsayımında, Bahtiyar’ın Halime’den hangi taleplerde bulunabileceğini açıklayınız.
Bu olasılıkta Halime sırf Bahtiyar’ı zarara uğratmak için gerdanlığı almıştır. Aybüke ile Bahtiyar arasındaki satım sözleşmesi yine sadece bu sözleşmenin taraflarını bağlamaktadır, başka bir ifadeyle nisbilik ilkesi hala geçerlidir. Fakat Halime’nin bu davranışı TBK m. 49/2’de öngörülen davranış kurallarını ihlal etmektedir. Halime Bahtiyara verdiği zararı haksız fiil hükümleri uyarınca tazmin etmekle yükümlüdür.
e. Başka bir olasılıkta Aybüke gerdanlığı Bahtiyar’a satar; fakat teslim etmeden önce gerdanlığın üzerindeki bazı taşların karardığını görür. Bu taşların parlatılması için gerdanlığı antika mücevher dükkanı olan ve bu dükkanda tamir işleri de yapan Tekin’e götürür. İki gün sonra gerdanlığı almak için dükkana giden Aybüke, Tekin’in gerdanlığı parlatırken üzerindeki taşlardan bazılarını kırdığını bazılarını ise çatlattığını görür.Tekin’in edimini nitelendirerek Aybüke ve Bahtiyar’ın Tekin’den bir talepte bulunup bulunamayacağını açıklayınız.
Somut olayda Aybüke ile Bahtiyar arasında borçlandırıcı işlem aşamasında bir satım sözleşmesi olduğunu, gerdanlığın mülkiyetinin hala Aybüke’ye ait olduğunu belirtmiştik. Bu aşamada parlatılmak ve temizlenmek üzere gerdanlık Tekin’e teslim edilmiştir. Tekin ile Aybüke arasında bir eser sözleşmesi bulunmaktadır (eser sözleşmesi için bkz. TBK m. 470 vd). Tekin’in eser sözleşmesi ile üstlendiği borç gerdanlığın kararan taşlarını parlatmak ve temizlemektir, dolayısıyla olumlu bir edim olan yapma edimi üstlenmiştir. Tekin taşları temizleyecekken kırılmalarına ve çatlamalarına neden olmuştur. Aybüke sözleşmeye (borca) aykırılık dolayısıyla Tekin’e başvurabilir. Ayrıca Tekin’in bu davranışı haksız fiilin unsurlarını taşıdığından Aybüke borca aykırılık yerine haksız fiile dayanarak da Tekin’in sorumluluğuna gidebilir (ancak borca aykırılığa gitmek daha avantajlıdır). Bahtiyar ise Tekin’den herhangi bir talepte bulunamaz; çünkü sadece alacak hakkına sahiptir. Bu hak aybüke dışındaki kimselere başvurma imkanı tanımaz. Aybüke ise aralarındaki borç ilişkisi gereği Bahtiyar’a karşı sorumludur. (NOT: Bahtiyar haksız fiile dayanarak da Tekin’e gidemez, çünkü malik değildir!)
f. Aybüke gerdanlığı Bahtiyar’a satar ve teslim eder. Gerdanlığı gören Bahtiyar bazı taşların oksitlenmiş olduğunu söyler. Çok mahcup olan Aybüke gerdanlığı alır ve tamir ettirdikten sonra getireceğini söyler. Bu olasılıkta tamirci Tekin’in gerdanlıktaki taşları kırması halinde kim/kimler hangi hukuki ilişkilere dayanarak talepte bulunabilir.
Yukarıdaki seçenekten farklı olarak burada gerdanlık Bahtiyara teslim edilmiş ve tasarruf işlemi gerçekleşmiştir; mülkiyet hakkı sahibi artık Bahtiyardır. Tekin ile Aybüke arasında yine eser sözleşmesi yapılmıştır ve taşların kırılması sonucu yine Aybüke Tekin’e borca aykırılık dolayısıyla başvurabilir. Gerdanlığın maliki Bahtiyar ise artık haksız fiile dayanarak Tekin’e başvurabilir.
g. Aybüke gerdanlığı sattıktan sonra fakat henüz teslim etmeden önce gerdanlığın çalınmasının sözleşmeye nasıl bir etkisi olurdu? Sözleşmenin konusunu göz önünde bulundurarak açıklayınız.
Sözleşmenin konusu olan gerdanlığın özel niteliklerine göre belirlenmiş olduğunu yani bir parça borcu oluşturduğunu yukarıda belirtmiştik. Sözleşmenin konusu bir parça borcu olduğunda, o malın yerine geçebilecek aynı nitelikte bir başka şey yoktur. Bu nedenle olayımızda gerdanlık çalındığında onun yerine ifa edilebilecek aynı gerdanlıktan bir tane daha olmadığından ifa imkansızlaşır. Oysa cins (tür-nevi) borçlarında sözleşmenin konusu yok olsa, çalınsa ya da bozulsa yerine aynısından bulunarak ifa yapılabilir. Bu nedenle “nevi telef olmaz (genus non perit) ilkesi” vardır.
Olay II
Sosyetenin ünlü isimlerinden Süreyya camiada daha popüler olmak için Vincent van Gogh’un 10 adet tablosunu satın almıştır. Fakat bir süre sonra fabrikatör olan babasının işlerinin bozulmasıyla birlikte bu tablolardan bazılarını satma kararı almıştır. Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunu Birsen de tam bir van Gogh hayranıdır. Süreyya ile Birsen, “Kiraz Ağacı” adlı tablonun satımı konusunda anlaşmışlardır.
a. Söz konusu satım sözleşmesindeki borcun konusunu nitelendiriniz.
Olaydaki borcun konusu edimin belirlenmesi açısından bir parça borcudur (parça borcuna ilişkin açıklamayı yukarıda yaptık). Süreyya ile Birsen’in aralarındaki satım sözleşmesinden doğan borçları verme borcudur, olumlu edimler içerir. Satım sözleşmesi, alacaklının edime ilişkin çıkarının gerçekleştiği an bakımından ani ifalı edimler içerir.
b. 11.11.2011’de satım sözleşmesi yapılmıştır ancak Süreyya tabloyu 15.11.2011’de teslim edecektir. Bu değerli tabloların çalınmasından korkan Süreyya tabloları özel bir depoda saklamaktadır. Sadece ertesi gün teslim edeceği “Kiraz Ağacı” adlı tablo Süreyya’nın kaldığı yalıda bulunmaktadır. 14.11.2011 gecesi Süreyya’nın yalısında çıkan yangın sonucu söz konusu tablo küle dönmüştür. Bu durumda Birsen Süreyya’dan ifa talebinde bulunabilir mi? Söz konusu edimin niteliğini de belirterek açıklayınız.
Olayda satım sözleşmesi yapılmış fakat satım konusu tablo henüz Birsen’e teslim edilmemiştir, tasarruf işlemi henüz gerçekleşmemiştir. Satım konusunun parça borcu niteliğinde olduğunu belirtmiştik. İfadan önce parça borcu telef olur, hasara uğrarsa parça borcunun yerini bir başka şey alamayacağından ifa imkansızlaşır.
c. Başka bir olasılıkta Birsen, Süreyya’nın elindeki van Gogh tablolarının hepsini çok beğenmiştir. Hangisini satın alacağı konusunda karara varamamış ve satım sözleşmesi “depodaki tablolardan herhangi biri” olarak kurulmuştur. Daha sonra depoda çıkan yangında tablolardan beşi yanmış, beşi sağlam kalmıştır. Bu durumda Birsen Süreyya’dan ifa talebinde bulunabilir mi? Sözleşme konusunun niteliğini dikkate alarak açıklayınız.
Bu olasılıkta sınırlı tür borcu söz konusudur. Tür borcu belirli bir cinsten olmakla birlikte sınırlı bir stoktan yüklenilmiş ise sınırlı tür borcu vardır. Burada da depodaki on adet tablo ile sınırlı bir stoktan herhangi bir tablo olarak üstlenilmiş bir borç söz konusudur. Olayda depodaki tablolardan beşi yanmış beşi ise sağlamdır. Sözleşmenin konusu mutlaka .... adlı tablo olarak belirlenmediğinden sağlam kalan beş tablodan birinin teslimi ile ifa gerçekleşebilir. Diğer bir ifade ile Birsen Süreyya’dan hala ifa talebinde bulunabilir.
Olay III. Aşağıdaki sözleşmelerden doğan edimleri ifa süresi bakımından nitelendiriniz.
İfa süresi bakımından edimleri ani ifalı, sürekli ifalı ve aralıklı veya dönemli ifalı edimler olarak ayırabiliriz. Ani ifalı edimlerde borcun ifası sırasında alacaklının ifaya ilişkin çıkarı zaman birimiyle ölçülemeyecek bir an içinde gerçekleşir. Sürekli edimlerde borçlunun borcunu zaman içinde devamlı ve aralıksız yani sürekli bir davranışla ifa etmesi söz konusudur. Bir borç ilişkisinde asli edimlerden en az biri sürekli edim içeriyorsa sürekli ifalı borç ilişkisi söz konusudur. Borçlunun borcunu zaman içerisinde düzenli aralıklarla ifa etmesi gerekiyorsa dönemli edimden, düzenli olmayan aralıklarla ifa etmesi gerekiyorsa da aralıklı edimden söz edilir. Bu bilgiler ışığında aşağıdaki sözleşmelerde ilgili açıklamalar yapılacaktır.
a. Ali ile Bekir, 2011 model BMW satımı konusunda anlaşmışlardır.
Olayda bir satım sözleşmesi vardır. Satım sözleşmesi, alacaklının ifaya ilişkin çıkarı tasarruf işlemi yapılarak malın mülkiyeti kendisine geçtiği anda gerçekleştiğinden süreye yaygın olmayan ani ifalı (ani edimli) bir sözleşmedir.
b. Ceyda üniversite balosu için ünlü modacı Hakan Akkaya’ya gitmiş ve 2 ay içinde bir elbise dikilmesi konusunda anlaşmışlardır.
Ceyda ile Hakan arasındaki sözleşme bir eser sözleşmesidir. Eser sözleşmesinde borcun ifası için borçluya düşen davranış yükümü belli bir süreye yaygındır, yani söz konusu örnekte elbisenin dikimi 2 aylık bir süreçte gerçekleşmektedir. Fakat alacaklı açısından ifa herşeyin tamamlandığı son bir eylemle gerçekleşmektedir, bu da örneğimizde elbisenin tamamlanarak Ceyda’ya teslim edildiği andır. Alacaklının bu sözleşmenin kurulmasına ilişkin çıkarı da bir anda (elbiseyi bir bütün halinde dikilmiş olarak aldığı anda) gerçekleşmektedir. Bu nedenle ani ifalı bir sözleşme vardır.
c. Ünlü müteahhit Çetin ile büyük bir arsaya sahip olan iş adamı Davut, aralarında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapmışlardır.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi diğer inşaat sözleşmelerinden farklıdır. Bir araziye inşaat yapılmasına ilişkin sözleşme eser sözleşmesidir ve doktrinde genel olarak kabul edildiği üzere ani ifalıdır. Ancak arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin sürekli ifalı sözleşmeler olduğu doktrinde çoğunlukla kabul edilmektedir. Bu noktada arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin genel bir tanımını yapmak yararlı olacaktır.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, arsa sahibinin, arsasına ait belirli payları müteahhide (yükleniciye) devretme, müteahhidin (yüklenicinin) de bu pay karşılığında arsa üzerinde bağımsız bölümler yapma ve bu bağımsız bölümlerden arsa sahibinin payına ait olan kısmı ona devretme borcu altına girdiği bir sözleşmedir. Sözleşmenin tarafları, arsa sahibi ile müteahhittir (yüklenicidir). Taraflardan arsa sahibi, kendisine ait bağımsız bölümlere isabet eden arsa payını kendi üzerinde bırakarak, müteahhide (yükleniciye) ait bağımsız bölümlerin arsa paylarını ona devretme; müteahhit (yüklenici) ise, arsa üzerinde bina yapma ve bağımsız bölümlerden arsa sahibine ait olanları ona devretme borcu altına girmektedir. Görüldüğü üzere tarafların birbirlerinin edimlerinden olan çıkarı özellikle de arsa sahibinin ifaya ilişkin çıkarı bir süreye yaygındır belli bir anda gerçekleşmemektedir. Bu nedenle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri sürekli ifalı sözleşmelerdir.
d. Altınbaş Un Fabrikası ile Simit Sarayı arasında 5 yıllık bir satım sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmeye göre Altınbaş Un Fabrikası her ay Simit Sarayına un teslim edecek ve teslimden sonra satım parasını alacaktır.
Olayda bir borç ilişkisinde borçların belirli zaman aralıkları ile doğması söz konusudur. 5 yıl boyunca aylık periyotlarda (düzenli aralıklarla) taraflar borçlarını ifa edecektir. Bu nedenle dönemli edimler içeren bir sözleşme vardır. Alacaklının edime ilişkin çıkarı 5 yıl boyunca her ay edimlerin yerine getirilmesi ile gerçekleşeceğinden ani ifalı değil dönemli ifalı bir sözleşmedir.
e. Evinde büyük bir kütüphanesi olan Elif 5 adet kitabını okunduktan 2 ay sonra iade edilmek üzere arkadaşı Fulya’ya vermiştir.
Burada bir kullanım ödüncü sözleşmesi vardır. Kullanım ödüncü sözleşmesi TBK m.379 vd.’ında düzenlenmiştir. Elif’in bu sözleşmeden doğan borcu kullanılmak üzere 5 adet kitabını Fulya’ya vermektir. Fulya’nın borcu ise kullanım süresi dolduğunda söz konusu beş adet kitabı Elif’e iade etmektir. Elif’in, Fulya’nın ger verme edimine ilişkin çıkarı geri verilme anında gerçekleşmektedir. Başka deyişle Elif’in geri verme edimine ilişkin çıkarı bir anda gerçekleşmekte bir sürece yayılmamaktadır. Ani ifalı bir sözleşme vardır.
f. Çanakkale Assos’ta deniz manzaralı bir ev inşa ettiren Galip’in evinin önündeki araziyi Hande satın almış ve o da bir ev yaptırma kararı almıştır. Deniz manzarasının kapanmasından korkan Galip, Hande ile manzara kapatmama konusunda bir sözleşme yapmış ve karşılığında 15.000 TL ödemiştir.
Burada Hande’nin borcu manzara kapatmama borcudur yani bir yapmama edimidir. Yapmama edimlerinde alacaklının edime ilişkin çıkarı sözleşmedeki davranış yapılmadığı sürece devam eder, bu da bir anda değil bir süreçte gerçekleşir. Dolayısıyla olaydaki sözleşme sürekli ifalıdır.
g. İş yerinde yoğun bir çalışma temposu olan Işıl, İffet ile bir sözleşme yapmıştır. Sözleşmeye göre İffet, Işıl’ın 5 yaşındaki kızı Jülide’ye bakacak, ev işleri ile ilgilenecek karşılığında da Işıl’ın kiraya vermeyi düşündüğü ikinci evinde kira ödemeksizin oturacaktır.
Olayda karma bir sözleşme söz konusudur. Karma sözleşmeler kanunun çeşitli sözleşme tiplerinde öngördüğü unsurların kanunun öngörmediği tarzda bir araya getirilmesiyle meydana gelen sözleşmelerdir. Örnekte İffet’in ev işlerini yapması ve Işıl’ın kızına bakması bir iş görme edimidir ve hizmet sözleşmesinde düzenlenmektedir, fakat TBK’da hizmet sözleşmesi düzenlenirken taraflardan birinin edimi iş görme diğerinin edimi ise ücret ödeme olarak düzenlenmiştir. Burada ise Işıl’ın borcu ücret ödeme değil evini kira sözleşmesinde olduğu gibi (ancak karşılık almaksızın) İffet’in kullanımı bırakmaktır. Dolayısıyla kanunda düzenlenmiş iki farklı sözleşme kanunun düzenlemediği bir biçimde karılmıştır. Yukarıda belirttiğimiz üzere taraflardan birinin asli borcu sürekli ifalı ise sözleşme sürekli ifalıdır. Burada her iki tarafında borcu süreklidir yani tarafların birbirlerinin edimlerinden olan çıkarı bir anda değil bir süreçte gerçekleşmektedir. Dolayısıyla sürekli ifalı sözleşme söz konudur.
Olay IV
a. İşyeri için yer arayan Hüseyin, 1.1.2000 tarihinde aylık 300 milyon bedelle Kemal’in dükkanını bir yıllığına kiralar. Hüseyin, kira sözleşmesi sona ermesine rağmen son iki aylık kira bedelini ödemez. Altı yıl sonra Kemal iki aylık kira alacağı için dava açar. Hüseyin’in size başvurması halinde öneriniz ne olurdu?
Bir borç ilişkisinde alacaklı kural olarak alacağını talep ve dava etme yetkisine sahiptir. Alacaklının alacağını isteme yetkisine talep hakkı denilmektedir. Alacaklının alacağı talep ve dava yetkisi yoksa eksik borç söz konusudur. Zamanaşımına uğramış borçlar eksik borçlardır. Zamanaşımına uğramış borcun alacaklısının talep ve dava yetkisi vardır. Fakat zamanaşımına uğramış borcun borçlusunun da zamanaşımı defi’ni ileri sürme imkanı vardır. Borçlu zamanaşımı defini ileri sürmez ve borcunu ifa ederse ifa geçerlidir. Sonradan sebepsiz zenginleşme hükümlerine gidilemez. Fakat zamanaşımı defi ileri sürülürse alacak (alacaklının malvarlığının aktifinde) varlığını sürdürmesine rağmen dava reddedilir. NOT: zamanaşımı defini hakim resen dikkate alamaz, mutlaka ileri sürülmesi gerekir!
Hüseyin’in söz konusu borçla ilgili olarak bana başvurması halinde tavsiyem zamanaşımı defini ileri sürmesi olacaktır. (NOT: Defi bir haktır!)
b. Mahallenin en güzel kızını kendisi ile evlenmeye ikna etmesi için Üftade Teyze’ye başvuran Cemil, “Üftade Teyze sayesinde evlenirsem, ona 10.000 TL. ödeyeceğim” yazılı bir metin düzenler. İki genci buluşturan Üftade Teyze, gençlerin nikah şahidi bile olur. Cemil verdiği sözü yerine getirmez. Üftade Teyze’nin ısrarları da boşa çıkar ve soluğu mahkemede alır. Hakim olarak karşılaştığınız bu olayda ne yönde karar verirsiniz? Söz konusu olayda Cemil’in can dostu Durdu, “ Cemil Üftade Teyze’ye olan borcunu ödemezse ben ödeyeceğim” şeklinde bir metin düzenlemiş ve imzalamış olsaydı Üftade Teyze Durdu’ya başvurabilir miydi?
TBK m. 524 gereği evlenme tellalığından doğan borçlar da eksik borçlardır evlenme tellalığından doğan borçlara dava hakkı tanınmamıştır. Dolayısıyla Üftade teyze Cemil’e dava açarak evlenme tellalığından doğan alacağına kavuşamaz, hakim bu davanın reddine karar verir. Evlenme tellalığından doğan borçların rehin veya kefalet ile teminat altına alınmaları da geçerli değildir. Hakim önünde gelen bir davada evlenme tellalığından doğan borcun istenemeyeceğini, evlenme tellallığından doğan borca verilen rehnin ya da kefaletin de geçerli olmadığını resen dikkate alır. çünkü bu durum bir defi değil itiraz teşkil eder. (NOT: Defi bir hak iken itiraz bir olaydır!). Neticede Üftade Teyze, Durdu’ya da başvuramaz.
Olay V
İzmit’teki tarlasını 10.10.2011’de üç yıllığına Ferit’e kiralamış olan Ali, annesinin ameliyat masraflarını karşılamak için tarlayı 06.06.2012’de Galip’e satıp adına tescil eder. Olaydaki hukukî ilişkileri nitelendirerek; Galip’in, tarlanın tahliyesini sağlayıp sağlayamayacağını, çeşitli olasılıkları da göz önünde bulundurarak, belirtiniz. Ali’nin, tarla üzerinde Ferit’e üç yıl süreli intifa hakkı tesis etmesi varsayımında yanıtınızda değişiklik olur muydu?
Bu soruyu eski Borçlar Kanununa göre yanıtlayacak olursak: Olayda Ali ile Ferit arasında kira sözleşmesi vardır, kira sözleşmesinden doğan alacak hakları nisbi haklardır ve sadece sözleşmenin karşı tarafına ileri sürülebilir. Oysa kira sözleşmesinden doğan alacak hakkı tapuya şerh edilseydi etkisi güçlendirilmiş bir nisbi hak söz konusu olurdu ve hakkın ileri sürülebileceği çevre genişlerdi. Ali ile Galip arasında satım sözleşmesi yapılmıştır. Mülkiyet artık Galip’indir. Galip, şerh söz konusu olmadığı için Ali’yi araziden çıkarabilir.
Ali tarla üzerinde intifa hakkına sahip olsaydı durum değişirdi. Çünkü intifa hakkı bir sınırlı ayni haktır. Sahibine kullanma ve yararlanma yetkisi tanır. İntifa hakkı tapuya tescil ile kurulur. Daha sonra intifa hakkı tanınan arazi bir başkasına satılsa bile yeni malik intifa hakkı sahibini çıkaramaz. Çünkü yeni malik söz konusu arazi üzerinde intifa hakkı olduğunu tapu kayıtlarında görerek satım sözleşmesini, yapmış ve mülkiyeti almıştır. Yeni malikin sadece çıplak mülkiyeti vardır, başka deyişle kullanma ve yararlanma yetkileri intifa hakkı sahibinde sadece tüketme yetkisi maliktedir.
DİKKAT: Yeni TBK’da kira sözleşmesinde bir değişiklik yapıldı. Eskiden kira sözleşmesi yapıldığında tapuya şerh verilmemişse ve daha sonra bir satım sözleşmesi yapılmışsa yeni malik kiracıyı çıkarabiliyordu. Çünkü kiracının sadece alacak hakkı vardı ve bu hak nisbilik ilkesi gereği kira sözleşmesinin tarafı olmayan yeniş malike ileri sürülemiyordu. (Şerh varsa durum farklıydı). Şimdi ise TBK m.310/1 gereği yeni malik kira sözleşmesinin tarafı haline geliyor ve sözleşme devam ediyor. Bu hüküm nisbilik ilkesine getirilmiş önemli bir istisnadır!!!