ANAYASA HUKUKU PRATİKLERİ
OLAY I
18.04.2000 tarihinde 550 üyesi ile açılan Meclisin üye sayısı, 18.04.2002 tarihinde çeşitli gerekçelerle istifalar ve ölümler sonucunda 530 a düşmüştür.
S1) TBMM ara seçime gidebilir mi?
S2) üye Sayısı 525’e düşmüş olsaydı TBMM ara seçime gidebilir mi?
S3) Seçimlere Bir yıl kala TBMM ara seçime gidebilir mi?
S4) TBMM genel seçimlerinin ertelenmesi mümkün müdür?
C1) Ara seçimlere her seçim döneminde yalnızca bir kez gidilebilir. Genel seçimlerden 30 ay geçmedikçe ve genel seçimlere 1 yıl kala ara seçime gidilemez. Ancak TBMM boşalan vekil sayısı üye tamsayısının yüzde beşini bulursa seçimlere 1 yıl kalmaması şartıyla seçime gidilebilir. Somut olayımızda genel seçimlerden 30 ay geçmemiştir. Bu yüzden yalnızca TBMM üyelik sayısının % 5 inin azalması dahilinde ara seçime gidilebilir. Bu da 28 vekilliğin boşalması halinde mümkündür. Oysa olayımızda 20 vekil koltuğu boşalmıştır. Bu nedenle ara seçime gidilemez.
C2) ara seçime gidilemez. Genel seçimlerden 30 ay geçmeden ara seçime gitmek için TBMM üyelik sayısının % 5 inin azalması gerekir. Oysa burada verilen sayı da meclis üye tamsayısının yüzde 5 ine ulaşmamaktadır. Bu yüzden ara seçime gidilemez.
C3) Seçimlere bir yıl kala ara seçimlere kural olarak gidilemez. Ancak bir ilin yada seçim çevresinin TBMM üyesi kalmaması (temsilcisiz kalması) halinde 90 günü takip eden ilk Pazar günü ara seçime gidilir.
C4) Seçimlerin ertelenmesi mümkündür. Seçimler yalnızca savaş nedeniyle TBMM tarafından ertelenebilir. TBMM savaş nedeniyle seçimlerin yapılmasına imkan görmezse seçimleri 1 yıl geriye bırakır. Geriye bırakma sebebi 1 yıl sonra ortadan kalkmazsa, erteleme kararı tekrarlanabilir.
OLAY III
Hakkında meclis soruşturması açılmış olan eski bakanlardan A, yasama organınca oluşturulan soruşturma komisyonuna, soruşturmanın yürütülmesi sırasında kendisine uygulanacak olan İçtüzük kuralının anayasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Bu iddiayı ciddi bulan soruşturma komisyonu, söz konusu kuralın anayasaya aykırılığı sebebiyle anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
S1) A, soruşturma komisyonunda böyle bir iddiada bulunabilir mi?
S2) Anayasa Mahkemesi ne yönde bir karar vermelidir?
C1) kanunların anayasaya uygunluğunun denetimi somut ve soyut norm denetimi olarak iki türlüdür. Bunlardan somut norm denetimi anayasamızda “bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasını ciddi bulursa, Anayasa mahkemesinin bu konuda vereceği karar kadar davayı geri bırakabilir.” Denmektedir. Somut olayın özelliğine bakıldığında anayasamızda geçen “ davaya bakmakta olan mahkeme…” kavramına Soruşturma komisyonunun dahil edilip edilmeyeceği önem arz eder. Kanımızca soruşturma komisyonu bir mahkeme değildir. Somut norm denetiminin ilk şartı bir mahkemede görülmekte olan bir dava söz konusu olduğu için, bu yöndeki iddianın red edilmesi gerekir.
C2) Anayasa mahkemesi bu başvuruyu red etmelidir. Çünkü meclis soruşturma komisyonu bir mahkeme değildir. Somut norm denetiminin ilk şartı olan “bir davaya bakmakta olan mahkemede uygulanacak olan bir kanun yada khk hükmünün anayasaya aykırılığı” iddiası anayasa mahkemesinin görevindedir. Oysa olayımızda meclis soruşturma komisyonunun bir mahkeme olduğunu söylemek güçtür. Bu nedenle Anayasa mahkemesi bu başvuruyu red etmelidir.
OLAY IV
A hakkında açılmış olan bir davada, davaya bakan hakim Trafik Kanunun 13. maddesinin uygulanması gerektiğini ancak bunun anayasaya aykırı olduğunu düşünmektedir. Bunun üzerine davaya bakan hakim, anayasaya aykırılık sorunun çözümlenmesi için anayasa mahkemesine müracaat etmiştir. Anayasa mahkemesi ise, bu davada Trafik kanunun 13. maddesi değil, 16. maddesinin uygulanması gerektiğini, dolayısıyla davada uygulanması mümkün olmayan bir kuralın anayasaya aykırılığı ileri sürüldüğü gerekçesiyle yapılan müracaatı red etmiştir.
S1) davaya bakan hakim bu olayı Anayasa Mahkemesine götürmeye yetkili midir?
S2) anayasa mahkemesinin kararı doğru mudur?
C1) Anayasamıza göre bir mahkemede görülmekte olan bir davada hakim uygulanacak olan kanun yada khk hükmünün anayasaya aykırı olduğunu resen takdir edip, işi anayasa mahkemesine götürebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken iki husus, anayasa mahkemesine yalnızca görülmekte olan bir dava hakkında ve uygulanacak kanun hükmü için gidilebilir. Bu nedenle somut olayımızda hakimin bu olayı resen anayasa mahkemesine götürme yetkisi vardır.
C2) anayasa mahkemesinin red kararı isabetlidir. Çünkü anayasamızdaki açık hüküm gereği somut norm denetimi ancak ve ancak uygulanacak kanun yada khk hükmü için geçerlidir. Oysa anayasa mahkemesine davaya uygulanması mümkün olmayan bir kuralı için gidilmiştir. Anayasa mahkemesinin bunu incelemeye yetkisi yoktur. Red kararı isabetlidir.
USÜLUNE GÖRE YÜRÜRLÜĞE KONULMUŞ MİLLETLER ARASI SÖZLEŞMELER KANUN HÜKMÜNDEDİR. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile anayasa mahkemesine başvurulamaz. Somut norm denetiminde bir mahkemenin anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulmaması bir ara karar niteliğinde olduğu için temyiz edilemez.
OLAY V
Milletvekili A’nın dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili rapor TBMM Genel Kurulunda 3 4 2004 günü gündeme alınır. Rapor, çoğunluk partisi grubunun aldığı “grup kararı” sonucu, TBMM anılan günlü toplantıda 287 oyla kabul edilir ve milletvekili A nın dokunulmazlığı kaldırılır.
S.1) TBMM nin yukarıdaki şekilde vermiş olduğu “yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararı” anayasa hukuku açısından geçerli midir?
S2) TBMM ‘nin anılan kararı ile ilgili bir denetim var mıdır?
S3) TBMM’nin bu kararının iptali mümkün müdür?
C1) Anayasanın 83. maddesinde ;”Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz” denmektedir. Buna göre grup kararı ile böyle bir dokunulmazlığın kaldırılması kararı alınması mümkün değildir. Vekil dokunulmazlığının kaldırılması hususu İçtüzüğün 131 vd. maddelerinde ayrıntıları ile düzenlenmiştir. Buna göre, yasama dokunulmazlığının kaldırılması istemi savcılıklar veya mahkemeler tarafından Adalet Bakanlığına ulaştırılır. Bakanlık gerekçeli bir tezkere ile durumu Başbakanlık kanalı ile Meclis Başkanlığına iletir.Meclis Başkanı Anayasa ve adalet Komisyonları üyelerinden oluşan Karma Komisyona havale eder. Karma komisyon dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verir. Kişinin kendi dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etmesi yetmez. Bu husus genel kurulda oylanmalıdır. Buradaki oylamada karar yeter sayısı madde 96. da öngörülen genel kuraldır. Görüldüğü üzere somut olayımızda ne tezkere hazırlanmış ne de Karma komisyonda dokunulmazlığın kaldırılması yada kovuşturmanın vekillik sıfatının sonu kadar ertelenmesi yönünde bir görüşme yapılmamıştır. İçtüzük hükümlerine aykırı olarak bir grup kararı ile yasama dokunulmazlığının kaldırılması iptal edilebilir niteliktedir.
C2) Genel kurul yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına karar vermişse, 7 gün içinde, dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili veya bir diğer vekil dokunulmazlığın kaldırılması kararının, anayasaya, kanuna yada içtüzüğe aykırılığı iddiası ile anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa mahkemesi de iptal istemini 15 gün içinde karara bağlamalıdır. Md 85
C3) Yasama dokunulmazlığı kaldırılan vekil veya bir başka vekil genel kurulca oylama tarihinden itibaren 7 gün içinde içtüzük hükümlerine aykırılık iddiası ile (ki somut olayda Karma komisyonda görüşülmeyen fezleke söz konusudur) Anayasa mahkemesine iptal istemli dava açabilir. Anayasa mahkemesi de içtüzük hükümlerine aykırılık gerekçesiyle yasama dokunulmazlığının kaldırılmasını 15 gün içinde iptal edebilir.
OLAY VI
10.04.2007 tarihinde Milletvekili Seçim kanununda yapılan bir değişiklik ile yüzde on olan ülke barajı yüzde beşe düşürülmüştür. 20.10.2007 tarihinde yapılan genel seçimlerden sonra; A partisi 280 vekil, B partisi 180 vekil C partisi 90 vekil ile meclise girmiştir. Cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevini A partisi genel başkanına vermiştir. Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu listesini2.5.2008 tarihinde onaylamıştır. Başbakan programı okuduktan sonra güvenoyuna başvurmuştur. 15.5.2008 tarihinde 500 vekil ile toplanan TBMM 275 kabul ve 190 red ile 35 çekimser oy kullanmıştır.
Türkiye ile Almanya arasında Türkiye de bir Türk-Alman Üniversitesinin Kurulmasına dair anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğu hakkında” TBMM bir karar almıştır. Bu karar 16 Mayıs 2009 tarihinde meclis başkanı tarafından Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Yargıtay cumhuriyet Başsavcısı C partisinin anayasanın 68/4 maddesine aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatılması için anayasa Mahkemesinde dava açmıştır. Dava henüz sonuçlanmadan C partisinin yetkili organları tarafından kapanma kararı almıştır.
Hakkında “devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak” suçlaması ile 10.05.2007 tarihinde dava açılmış olan X yargılaması devam ederken, 20.10.2007 tarihinde yapılan genel seçimlerde vekil seçilmiştir. Vekil seçildikten sonra ifadesi alınmak üzere mahkemeye çağrılan X, in duruşmaya gelmemesi üzerine hakkında zorla getirme kararı verilmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı vekil X hakkında Meclis genel kurulunda yaptığı bir konuşmada Cumhuriyeti devletin kurum ve organlarını aşağıladığı gerekçesiyle başka bir dava açmıştır.
Cumhurbaşkanı Y, hakkında Cumhurbaşkanı seçilmeden önce işlediği iddia edilen bir suç ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılmış bir dava vardır.
10.05.2007 tarihinde, 184 vekil anayasanın 125. maddesinin değiştirilmesi amacıyla teklifde bulunmuşlardır. Yapılan birinci oylamada değişiklik teklifi hakkında 325 olumlu oy kullanılmıştır. İkinci oylamada ise, değişiklik teklifi 370 olumlu oyla kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı söz konusu anayasa değişikliğini onaylamış ve değişiklik 29.5.2007 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmıştır. 1.6.2007 tarihinde TBMM erken genel seçim kararı almak üzere toplanmıştır. Yapılan oylamada 270 evet oyuna karşılık 275 ret oyu ve 3 çekimser oy kullanılmıştır. Yapılan oylamada red oyları 276’yı bulmadığı için erken seçim kararı alınmış ve erken seçim tarihi de kararlaştırılmıştır.
S1) milletvekili seçim kanununda yapılan bir değişiklik 20.10.2007 tarihindeki genel seçimlerde uygulanabilir mi?
C1) Anayasamız gereği Seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihden itibaren bir yıl içerisinde yapılacak seçimlere uygulanmazlar. Dolayısıyla somut olayımızda 20.10.2007 tarihinde yapılacak seçimlere bu değişikliğin uygulanması mümkün değildir. Oysa Somut olayımızda anayasa tarafından düzenlenen bu kurula uyulmamıştır.
S2) Cumhurbaşkanının Hükümeti kurma görevini A partisi genel başkanına vermesi yerinde midir? Hükümet ne zaman kurulmuştur. 15.2.2008 de yapılan oylamanın sonuçları nelerdir?
C2) Cumhurbaşkanın hükümeti kurma görevini en çok oy almış partinin genel başkanına vermesi uygulana gelen anayasa teamüllerine de uygun olduğundan yerindedir. Bu konuda bir anayasal kural olmamakla beraber anayasa teamülleri gereği hükümeti kurma görevi en çok oy almış partinin genel başkanına verilmesi yerindedir. Bakanlar kurulu cumhurbaşkanının atadığı tarihte göreve başlamış sayılır. Göreve başlayan bakanlar kurulunun TBMM güvenoyu alması gerekir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu listesini onayladığı tarih olan 2.5.2008 de hükümet kurulmuş sayılır. Anayasamıza göre Bakanlar Kurulu listesi Cumhurbaşkanı tarafından imzalandıktan sonra en geç bir hafta içerisinde güvenoyu istenmelidir. Programın okunmasında sonra ise iki tam gün geçtikten sonra ve görüşmelerin bitiminden bir tam gün geçtikten sonra oylama yapılır. Göreve başlarken yapılan güven oylamasında herhangi bir karar yeter sayısı öngörülmediği için md 96 da belirtilen genel kural esas alınır. Buna göre toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar alınır. Yine bu sayı md 96 gereği ¼ ten az olamaz. Somut olayımızda toplantı yeter sayısı 500 olduğu için karar yeter sayısı da en az 251 olmalıdır. Zaten 275 ile bu sayıya ulaşıldığı için hükümet kurulmuştur.
S3) T.C ile Almanya arasında yapılacak anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair TBMM kararı denetlenebilir mi?
C3) TBMM içtüzüğü, yasama dokunulmazlığının kaldırılması ve milletvekilliğin düşürülmesi istisnaları dışında parlamento kararları Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenemez. Ancak somut olayımızda uluslar arası anlaşmanın uygun bulunması bir parlamento kararı ile değil bir yasa ile uygun bulma şeklinde olmalıydı. Bu nedenle zaten şekil şartına uyulmadığı için yok hükmündedir.
S4) Uygun bulma işlemi bir kanun ile yapılsaydı bu kanun denetlenebilir miydi?
Uluslar arası anlaşmaların uygun bulunması TBMM tarafından uygun bulunması hakkında kanun çıkarılması ve bu kanunun Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasına tabidir. TBMM uluslar arası anlaşmaları uygun bulur, Cumhurbaşkanı ise onaylar. Bu kanun diğer kanunlardan farksızdır. Bu nedenle anayasa mahkemesinin denetimine tabidir. Somut olayımızda uygun bulma kanunu denetlenebilirdi.
S5) C partisinin anayasa 68/4 maddesine aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatılması mümkün müdür?
Anayasanın 68/4 maddesine sayılan eylemlerin odağı olduğu anayasa mahkemesince saptanan parti temelli kapatılır. Dolayısıyla bu mümkündür.
S6) C partisinin yetkili organları tarafından kapanma kararı verilmesin kapatma davası üzerinde bir etkisi var mıdır?
Siyasi partiler kanunu hükümleri gereği bir siyasi partinin kapatılması için Anayasa Mahkemesi kararından önce parti yetkili organı partinin kapanmasına karar verirse, bu açılmış olan kapatma davasının yürütülmesine ve kapatma kararı halinde doğacak hukuki sonuçlara engel değildir. Dolayısıyla kapanma kararı almış olan parti hakkında anayasa mahkemesinde kapatma davası kapanmamış gibi sürer ve kapatma kararı verilirse bunun bütün sonuçları partiyi bağlar.
S7) “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” suçlaması ile açılan davasında X’in yargılanabilmesi mümkün müdür?
C7)ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde ve seçimden önce soruşturması başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlara ilişkin olanlar
yasama dokunulmazlığından yararlanamazlar. Somut olayımızda B, anayasanın 14. maddesinde sayılan fillerden birini işlemiş bulunmakta ve soruşturması seçimden önce başlamış bulunmaktadır. Bu nedenle de yasama dokunulmazlığından yararlanması mümkün değildir. Dolayısıyla da bu davada yargılanabilmesi mümkündür. Ancak verilecek bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır ve üyelik süresince bu cezaya zamanaşımı işlemez.
S8) Milletvekili X hakkında Cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağıladığı iddiasıyla açılan davada yargılama yapılabilir mi? X bu olayda yasama sorumsuzluğundan faydalanabilir mi?
C8) Vekil X bu davada yasama sorumsuzluğundan yararlanır. Bir kere meclis genel kurulunda yasama çalışmaları sırasında düşüncelerini açıklamıştır. İkincisi yasama sorumsuzluğu kapsamında olan bir eylemde bulunmuştur. (sözlü) bu nedenle yasama sorumsuzluğundan yararlanır ve bu nedenle hakkında açılan davada yargılama yapılamaz.
S9) Cumhurbaşkanı Y hakkında Cumhurbaşkanı seçilmeden önce işlediği iddia edilen bir suç ile ilgili olarak açılmış bir davada yargılanması mümkün müdür?
C9) cumhurbaşkanın kişisel suçlarından sorumluluğuna ilişkin anayasada herhangi bir hüküm yoktur. Dolayısıyla birçok hukukçunun da savunduğu gibi kanun mantığı açısından cumhurbaşkanının görev süresi içerisinde dokunulmazlığını gerektirecek bir hal yoktur. Oysa anayasamız gereği öylesine önemli bir makamı işgal eden bir kişinin makam teminatı sağlanması gereği en azında vekillere tanınan dokunulmazlık benzeri bir haktan yararlanması idi. Bu yönüyle 1982 anayasının teknik açıdan 1924 anayasasından dahi geri olduğunu söyleyebilir. Somut olayımızda Cumhurbaşkanı Y hakkında seçilmeden önce işlediği iddia edilen suçla ilgili olarak açılmış davada yargılanması kanun mantığı açısından mümkün ise de anayasa teamülleri gereği sakıncalıdır.
S10) Söz konusu anayasa değişikliğinin 1. ve 2. oylamanın hukuki sonuçları nelerdir? Neden? Cumhurbaşkanını işlemi hukuka uygun mudur? Neden?
Söz konusu anayasa değişikliğinin 1. oylamasında 3/5 çoğunluk sağlanamadığı için orada kalması 2. oylamaya geçilmemesi ve red edilmiş sayılması gerekir idi. ancak 1. oylamada 3/5 ve üzerinde bir oy aldıktan sonra ikinci oylamada 370 oy alan anayasa değişikliği cumhurbaşkanı tarafından doğrudan onaylanabilir. Sorumuzda ilk oylamada 325 değil 330 oy almış olsa idi cumhurbaşkanının yaptığı işlem hukuka uygun olacak idi. Somut olayımızda Resmi gazetede yayınlanan anayasa değişikliğine 10 gün içinde şekil açısında ( ki esasdan zaten açılamaz) dava açılmalı ve iptal edilmelidir.
S11) Meclisin almış olduğu erken seçim kararı yerinde midir? Neden? Bu kararın denetimi var mıdır?
Meclisin alacağı erken seçim kararı bir parlamento kararı olacaktır. Parlamento kararları yukarıda da belirtilen 3 istisna dışında denetlenemez. Buna göre meclisin alacağı erken seçim kararları denetime tabi değildir. Ancak toplantı ve karar yeter sayılarını sağlamayan bir parlamento kararı sakat olmalıdır. Hukukumuzda böyle bir parlamento kararının denetimi usulü anayasal olarak yer almamıştır ve fakat bu büyük bir eksikliktir. 2007 yılında cumhurbaşkanı seçiminde toplantı yeter sayısı (367) sağlanmadığı gerekçesiyle parlamento kararı iptal edilmiştir.
Sorumuza gelince aslında meclisin aldığı erken seçim kararında toplantı ve karar yeter sayısı olduğu için yerindedir. Zaten bir parlamento kararı olduğu için de denetlenemez. Ancak anayasa mahkemesinin aksi yönde kararları vardır
Yeni cevap ; TBMM parlamento kararları her ne kadar denetlenemez ise de eylemli içtüzük değişikliği niteliğindeki ve anayasa ile içtüzük hükümlerine aykırı nitelikte (gerek esas ve gerek şekil) (ki somut olayımızda şekil) düzenlemeler Anayasa Mahkemesince denetlenmiş ve iptal edilmiştir.. Burada uygulanacak usul yasa yada içtüzük değişikliği gibidir. Bu bağlamda somut olayımızda Parlamento kararı ile eylemli bir iç tüzük değişikliği yapılmakta ve bu değişiklik içtüzüğe ve anayasaya aykırı olmaktadır. Kanun mantığı açısından Anayasa Mahkemesinin böyle bir denetim yetkisi olmamakla birlikte eylemli içtüzük değişikliği olarak gördüğü bu uygulamayı içtihat olarak Anayasa Mahkemesi kabul etmiştir.